Kadınların büyük acılar çekmesinin baş müsebbibi erkeklerdir. Allah ve Rasül düşmanı olan erkeklerin uydurduğu “çağdaş hayat” yalanı içinde kadının, kadınlığını istismar etmek için kaç milyon cümle kuruldu. Bu uğurda kaç senaryo yazıldı, kaç tiyatro sahneye taşındı. Namus yobazları ekranda, billboartta, podyumda teşhir edilen kadın üzerinden büyük servetler kazandı.
İslam Coğrafyasında İslam’a karşı yapılan bütün devrimlerde ilk olarak İslam Kadını’nın hayatına müdahale edildi. Devrim yobazları, “İslamsız bir hayat”ın önünde en büyük engel olarak Kur’an-ı Kerim’i ve İslam Kadını’nı gördüklerinden dolayı davalarını, “Kur’an’ı Kapat, Kadını Aç!” sloganı üzerinden sistematize etti. Güç merkezleri, İslam Kadını’nın Müslümanca yaşama talebine onlarca yıl baskıyla, tecritle, tehditle karşılık verdi. Tesettüre mani olmak, çağdaş devlet olmanın gereği addedildi. Öyle ki, geçen yüz yılın en büyük muzdaripleri Müslüman kadınlar oldu.
İslam Kadını’nın iman ve iradesi önünde diz çöken güçler, yoluna, “Ilımlı İslam” tuzağını kurdu; Modern hayatlar, post modern bir örtünme icat etti ve pek çok noktada “tesettür”, “teberrüce”, “mahremiyet”, “ihtilat”a yenik düştü. Post modern örtünün mimarları, kalemlerini kılıç yaptı, bin cümlesinden birinde “Tesettür” diyenlere, “Bunlar kadın düşmanı” iftirasında bulundu. İslam’ın Kızına, “Oku! Doktor ol, muallime ol, müderrise ol! Lakin bütün bunları annelik fıtratını yitirmeden ve mahremiyeti çiğnetmeden yap!” diyen bir Müslümanı, “Kızların okumasına karşı” diye vererek, Kemalistlerin en doğruları, en yalan haber yapma maharetlerini gölgede bıraktı. Post modern dernekler de arkalarına aldıkları rüzgarla, “Kendi hayat tarzlarını islam” diye dayatttı, aksini söyleyenlere yüz yıllık irtica ağzıyla “Susturun bu Yobazı” diye saldırdı.
Elmalılı Hamdi Yazır’ın, Mustafa Kemal’in isteği üzerine kaleme aldığı ve Diyanet’in de ilk olarak 1939’ta bastığı, “Hak Dini Kur’an Dili” başlıklı tefsirde Müelllif, Cilbab”ı, çarşaf ya da ferace olarak tarif etti. Dileyenin dilediğini giydiği, istediği gibi yaşadığı bir zamanda bir müslümanın tesettür ve mahremiyet ayetlerini okuyup anlatma özgürlüğü yok mu mudur? Müslümanların neyi konuşup, konuşmayacağını Odatv gibi tescilli İslam düşmanlarının rahatsız olup olmaması mı belirleyecek?!
Ne gariptir ki, Müseccel İslam düşmanları “Tessettür ve Mahremiyet” diyen bir Müslümana saldırırken Post Modern Örtünmenin mimarlarının sözlerini referans alıyor ya da 28 Şubat sürecinde, “Mütesettire kızları Üniversiteye almayın!” diye manşet atanlar, Post Modern İslamcılarla aynı safta duruyor.
İhsan Şenocak’ın, Milletin evlatlarını MÜSLÜMANCA YAŞAMAYA çağıran, “İSLAMIN KIZINA” başlıklı kitabına öfke kusan “Ödüllü İslamcıların”; Fuhşa “yasak aşk” diyen, “konsomatris” adıyla kadını meyhane simsarcısı yapan, billbordlarda teşhir eden melun zihniyete ve FUHUŞ ALBÜMÜ (KİMİ) MEDYAYA, söyleyecek bir sözü yok mudur?! Milletin kızlarını adalarda kızlı erkekli yaşamaya çağıran ekranların/yarışma programlarının en yüksek reytingi aldığı bir zamanda İslam’ın kızına Allah’ın ayetlerini hatırlatmak, şehvet tüccarlarının tuzaklarına karşı onları agah olmaya çağırmak post modern örtünmenin mimarlarını niçin rahatsız eder?! Post modern hayat tercih edenler gibi “İslam’ın Kızına” kitabı ya da başka bir eser üzerinden Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ile yüzleşen Müslüman kızların Müslümanca yaşama hakkı yok mu?! Mevzu İslam’a taalluk ediyorsa onun doğruluğunu ya da yanlışlığını ne biz, ne post modern örtünün mimarları, ne de tescilli İslam düşmanları takdir edebilir. Din de Allah’ın, buyruk da Allahındır.
Biz, faizin inhitât, İslam iktisad nizamının ise hakikat olduğunu ya da Allah’a ve Rasulü’ne ait her hangi bir buyruğu şunlara ya da bunlara karşı veya taraftar oluşumuzdan dolayı değil, Allah Azze ve Cele’nin emirlerini ta’lim ve tatbike memur olduğumuzdan söylüyoruz.
Her müslüman bilir ki, yaptıklarından ve yapması gerekirken yapmadıklarından, söylediklerinden ve söylemesi gerekirken söylemediklerinden mesuldür.