Bu Kızın Günahı Kimin?
Ahmed, üç kızı olan bir babanın tek oğluydu. Kız kardeşleri babalarını, “Ahmed evin yolunu unuttu, her gün başka bir kızla dolaşıyor.” diye ikaz eder lakin babaları oğlunun suçunu normalleştirme adına, “Gençlikte böyle şeyler olur.” derdi. Ahmed, her gece başka bir kızla gece kulüplerini dolaşır, sabaha doğru eve gelir, sosyal medyaya gayr-i ahlaki fotoğrafları düşer, tatil beldelerinde arkadaşlarıyla kızlı-erkekli bir arada kalır, eve davet ettiği misafirlerine kadınlarla neler yaptığını anlatır, babası da bütün bunları ya görür ya duyar lakin karşı çıkmaz kızlarından biri, “baba ağabeyim normal değil” deyince de hemen devreye girip “Gençlikte bunlar normaldir dedim ya!” diyerek onu sustururdu. Ahmed’in bu hallerinden etkilenen küçük kız kardeşi babasının, “Gençlikte bunlar normaldir.” sözünden de cesaret alarak evde hizmet ederken tanıştığı ağabeyinin arkadaşlarından biriyle bir zaman sonra dolaşmaya başlar. Parklarda, pastanelerde çay, kahve içmeyle başlayan beraberlik zamanla daha hususi mekanlara taşınır ve ahlaksızlığın dibini bulacak şekil ve surette devam eder. Küçük kız, bu birlikteliğe ablalarının karşı çıkacağını bildiğinden yaşadıklarını onlar dahil ailede kimseyle paylaşmaz. Lakin bir gün ifşa olmasından da çekinmez. Ağabeyini şikayet eden kız kardeşlerine babasının, “Gençlikte bunlar normaldir.” ifadesi onun nokta-i istinadı olur. Aylar sonra beraber olduğu erkek onu bırakır ve başka bir kızla dolaşmaya başlar. Oğlunun her hareketini, “Gençlikte böyle şeyler olur.” diyerek meşrulaştıran baba, terkedilen kızının ruhî rahatsızlığını, sinir krizlerine girmesini görünce annesine onunla konuşmasını ve bu halin sebebini öğrenmesini söyler, anne ve diğer kız kardeşlerinin ısrarları sonucu küçük kız, ağabeyinin erkek arkadaşıyla yaşadıklarını ve sonra terk edildiğinden söz edince evde kıyamet kopar, baba ve anne kızın üzerine yürür, Ahmed, “Şerefimizi ayaklar altına aldın!” diyerek kardeşini ölümle tehdit eder.
Babalarını, Ahmed’in ahlaksızlıklarını tasvîb etmekten vazgeçmeye çağıran lakin muvaffak olamayan iki kardeş gönderdikleri bir mailde bu hadiseyi anlattıktan sonra şunu sordu, “Hocam! Kız kardeşimin günahı kimin?! Onu bu yola düşüren Ahmed’in mi yoksa Ahmed’in edepsizliklerini, “Gençlikte bunlar normaldir.” diyerek dolaylı yoldan kızkardeşimi flörte teşvik eden babamın mı?!
Baş Sorumlu Kim?!
Ateşin içine atılan barutun patlamaması eşyanın kanunana aykırıdır. İslam’ın tayin ettiği mahremiyet esaslarına riayet etmeyen cemiyetlerde ahlak cinayetlerinin olması değil, olmaması anormaldir. Ahlaksızlığı oğlu yapınca, “Gençlikte bunlar normaldir.” diyen, kızı aynı cürmü işleyince ise öfke krizine giren babalar çocuklarını uçurumdan atan, sonra da “Niçin ve nasıl öldü?” diye suçlu arayan ya da evini yaktıktan sonra itfaiyecileri çağıran bir mücrimden farksızdır. Bu ahlak cinayetinin baş sorumlusu baba, ağabey ve din diye o aileye sadece Cennet hikayeleri ya da ihtilaflı mevzular anlatan, haramdan, helalden bahsetmeyen hocalardır.
İslam Var, Umutsuzluk Yok!
İslam geldiğinde bu nev’i sorunlar umûr-ı âdiyedendi. Bir kadın on adamla beraber olur, doğum yapınca da hepsini davet eder, hangi adamı daha zengin ve daha itibarlı gördüyse, çocuğun nesebini ona isnat ederdi. Allah Rasulü, “İslam, öncesini kesip atar” buyurarak önemli bir bölümü ahlaksızlığın her nev’isine irtikap eden muhataplarını tövbe ile dirilişe davet etti. Mevcut insanlarla yeni bir cemiyet yapısı kurdu. Tarih de onları insanlık tarihinin en iffetli insanları kabul ettti.
Lakin Cemiyet Çöküyor!
Dağılan aileyi, çiğnenen iffeti, teberrüce mahkum olan tesettürü kurtaracak tek ilaç vardır, o da İslam’dır. Yüzyıl önce burnunu göstermekten haya eden ninelerin torunlarına merhamet eden ilim ve dava adamları meydan yerine çıkıp, “Bu cemiyet çöküyor!” diye feryat etmeli, anneleri, babaları ailelerine sahip çıkmaya davet etmelidir!
Müminlere Söyle!
Cemiyeti ıslaha tarihin en büyük “iffet inkılabını” yapan Peygamber-i Ekber’in muhataplarına okuduğu şu ayetlerle başlamalı, “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” , “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.”
Bir kadının nâmahrem bir erkekle baş başa oturduğu ya da erkeklere ders anlattığı ve yahut konferans verdiği bir cemiyette, bir kadına, ancak erkeğin kadına baktığı gibi bakan yirmi yaşındaki bir delikanlı kendisine ders anlatan yirmi beş yaşında bir kadından gözlerini nasıl korur? Allah’ın iffet ayetleriyle savaşan ve bunu da İslam adına yapan bir cemiyette aile yapısını korumak mümkün müdür?
Genç kadınların uryan bir halde ekranlara, daha fazla erkek seyirci çekmek ve buna bağlı olarak da daha fazla reyting ve para kazanmak için çıkarıldığını bimeyen var mıdır? Bu açıkça kadın ticareti değil midir? Bütün bunlara sessiz kalan bir toplumda iffet cinayetlerinin artışına mani olmak ise muhaldir.
Sokaklardan şehvet aktığı, ekranların gençliğin imanıyla oynadığı bir zamanda sessiz kalan babalar, “harama, haram” demeyen hocalar, marufu emretmeyen, münkere karşı çıkmayan müslümanlar, hasılı topyekün hepimiz mesulüz.
Ahlak yobazları tarafından taşlanmaktan ya da ekrandan dışlanmaktan korkup, tesettür ayetlerinden bahsetmeyenler de bilmeli ki, tarih kendilerini burnunu göstermekten haya eden kadınların torunları felakete sürüklenirken ses çıkarmayan sorumlular olarak anacaktır. Mahkeme-i Kübra’yı siz düşünün!
Baş mücrim kim; kız mı, baba mı, Ahmed mi, onu aldatan iffet düşmanı erkek mi?!