Medine’de Bayram Sabahı
Medine’de Ravza merkezli bir hayat var… Yeşil Kubbe’den başlayarak yakın mesafede Uhud’a ulaşan, uzak mesafede ise bütün İslam Coğrafyası’nı kuşatan bir manevi iletişim ağına tanık oluyorsunuz.
Medine’de Ravza merkezli bir hayat var… Yeşil Kubbe’den başlayarak yakın mesafede Uhud’a ulaşan, uzak mesafede ise bütün İslam Coğrafyası’nı kuşatan bir manevi iletişim ağına tanık oluyorsunuz.
Bütün bir İslam coğrafyasında âlimler, veliler, “İstanbul Başkent oldu.” rüyaları görüyor. Ümmet, Afrika çöllerini su kuyuları ile donatan devletin yüreklerdeki iman ve hakikat çekirdeklerini sulayacak hamlesini bekliyor.
Mustafa İslamoğlu konuşmalarında Şia’yı, “Ehl- Beyt mezhebi” olarak isimlendirmekte ve onları tadlîl etmenin yanlış olduğunu iddia etmektedir.
“Kadir Gecesinde” Hıms’ta, Halep’te, Der’a’da, Arakan’da camilerde ve sokaklarda yaşanan Müslüman katliamına hüzünlendik.
Ayakların birbirine dolandığı, kabirle dünyanın aynı karede ictima olduğu ayrılık anında geride yetimler bırakan bir baba gideceği yer kadar ayrılacağı dünyayı da düşünür. Bu yüzden
Kadim zamanlardan yakın döneme kadar medreseler İslam şehirlerinin irtibat merkezleri, talebe-i ulum da “gönderilmeye değer olanı” taşıyan ulaklardı. Onlar bazen bir hadisi, bazen de bir
Küfür cenahın yazar-çizer tayfası, İslam hangi istikameti gösterirse zıddına gitmeyi çağdaşlık kabul eden, İslam gündüz dediyse gece, nikah dediyse zina demeyi maharet zanneden, gazetecilik etiketiyle
Şimdi İstanbul için seferber olan kardeşlerimizin yurdunda; Arakan’da acı var. Hindistan ve Bangladeş’le sınır olan Arakan’da kardeşlerimizin üzerine onlarca yıldır sanki gökyüzünden ölüm yağıyor.
İbn Teymiyye “Mecmuu’l-Fetava” başta olmak üzere hemen her eserinde İbn Arabi’nin Allah Teâlâ’yı mevcudatın aynısı kabul ettiği ve ondan başka varlık tanımadığını iddia etmektedir.
Ulemanın yazmadığı, yapmadığı ve kastetmediği ile mahkûm edildiği günümüzde bütün eğrileri doğru hale getirecek bir başlangıç noktası vardır ki o da şudur: Vahiy semadan gelir, fıkıh ise yeryüzünde oluşur. Fıkıh, vahiy kıstasıyla fertten cemiyete, evden sokağa bütün bir hayatın sorunlarını çözmeye talip olmaktır. Bunu da fakih yapar.