İLİM, İMAN’A ÇAĞIRIYOR
Kitap da O’nu açıklayan, hayata taşıyan Sünnet de ortada… Kur’ân-ı Kerîm’i indiren, Rasûlü’nü (ﷺ) gönderen Allah Azze ve Celle, kitabına dair şöyle buyurmaktadır: “Ona önünden
Kitap da O’nu açıklayan, hayata taşıyan Sünnet de ortada… Kur’ân-ı Kerîm’i indiren, Rasûlü’nü (ﷺ) gönderen Allah Azze ve Celle, kitabına dair şöyle buyurmaktadır: “Ona önünden
Vardar Nehri çağlayıp akarken biz de kenarında çay yudumladık, maziye dair derin muhabbetlere daldık. SULTAN FATİH’İN RÜYASI Sultan Fatih Muhammed Han Hazretleri’nden bahsederken tahsilini Bosna’da
Üsküp’e gidiyoruz…Köy camilerindeki minareleri görünce “Rumeli İslâm toprağı. Buralar bizim, bizim kalacak!” diye haykırası geliyor insanın… Üsküp’teyiz… Zihnimde Yahya Kemal’in “Kaybolan Şehir” şiiri olduğu hâlde
Allah Azze ve Celle de Kitab’ı Kur’ân-ı Kerîm de tektir. Çünkü hakikat tektir. İnsan eliyle Tevrat’a, Zebur’a ve İncil’e beşer kelamı karışınca hepsi mutlak manada
Kur’ân-ı Kerîm’de yolculuk yapmak; sürekli yenilenmek, daimi bir iman, ilim ve hikmet ziyafetine nail olmak demektir. Mü’min, akan bir nehir gibi ter-ü taze olan ayetleri
Ümmet Kur’an-ı Kerim’e hem bugünün hem de yarının sorunlarını çözen bir kitap olarak baktı. Her şeyi önce onda aradı. Okunduğu mekânlarda abdestsiz dolaşmadı. Bir hafız
İsrail ordusuna konuşan bir haham, “Kur’an en büyük düşmanımızdır. O, Müslümanların elinde olduğu müddetçe onlarla anlaşmamız nasıl mümkün olabilir ki?” demişti. Geçen asrın başlarında Libya’yı
Yolun kıymeti, menzilinden gelir. Dünyanın kıymeti de menzilinin ahiret olmasıdır. Mü’min her yola çıkarken “Büyük Menzil” olan ahirete gidiyor gibi hazırlık yapar, yakınlarıyla helalleşir. Kalkandelen’den
Osmanlı’ya cihan devleti olma iradesi kazandıran “Mefâhir-i İslâmiyye” mahşeri, Meşhed-i Hüdâvendigâr’dan (Priştine) Osmanlı zamanında sancak (1455-1912) olan Prizren’e doğru yola çıktık. Şehre varınca gördük ki
Siyonizma’nın doğrudan müdahaleyle deviremediği Sultan II. Abdulhamid’i içeriden Yahudi adına devirmeye memur cemiyet, İttihat ve Terakki’nin hakimiyet yıllarında Balkanlar’da huzursuzluk had safhaya ulaştı. İttihat ve