DÜNYEVİLEŞME/SEKÜLERİZM ya da HRİSTİYANLıĞıN İFLASI
Yahudilerin dünyevîleşme projesine karşı çıktığından dolayı iftiraya maruz kalan Hz. İsa, bizzat kendi adamları tarafından ihanete uğradı, yolu tahrif edildi, mirası dünyevileştirildi. Kudüs’te hayata müdahil olan İsevilik, Roma’da sekülerleşti. Romalıların arenalarda aslanlara parçalattığı İsevîler, Roma’ya hakim olunca İsevî olmayanları aslanlara parçalattı.
Tevhide düşman, teslise karargah olan Kilise, hayatı yaşanmaz hale getirince Batı, uğruna yüzlerce yıl kan döktüğü Kilise’den kurtulmak için çareler aradı ve bugünkü şekliyle “Dünyevîleşme/Sekülerizm” en önemli hamlesini Hristiyanlığı hayatın içinden söküp Kilise’ye hapsederek gösterdi. Siyasi, iktisadi ve ilmi alanda Kilise’nin “ruhbani despotluğu” yıkılınca Hristiyanlık, ictimai ve siyasi alandaki otoritesini kaybetti.
Sekülerleşmeyle dinin zihin üzerindeki etkisi kırıldı. Bu yüzden Batı’da sekülerizm özgürlük, İslam coğrafyasında ise Allah’ın nizamını terkedip, Kiliseyle savaşarak özgürlüğünü kazanan Batı Adamının icat ettiği Firavun, Karun ve Bel’am tiplerine hizmetkâr olmaktır.
Kilise’yi daha uzun ömürlü kılmak için uydurulan Sekülerizm, hurafeler mecmuasına döndüğünden dolayı sorun çözemeyen, bizzat sorun üreten Hristiyanlığın iflasını ilan ediştir. Aydınlanma Devri’nin icat ettiği Akıl Dini karşısında bütün mevzilerini kaybeden Hristiyanlık, “dini ve siyasi iktidar” olmak üzere ikili bir sistem icad etti, şehri siyasi iktidara bırakıp kendi dağlara çekildi.
Seküler Militanlar
Sekülerleşmenin militanları dini kiliseye hapsederek hem akıl, hem de kilise adına büyük bir zafer kazandıklarını ilan etti. Akıl tarafından “tashîh” edilirken daha da “tahrîf” edilen din, Kilise’nin sınırları içine çekilince iktisadi, siyasi ve kültürel alanda büyük bir inkişaf oldu, aklın yolu açıldı. Batı sekülerleştikçe maddi alanda terakki etti; Büyüdü, gelişti lakin imandan mahrumiyet Aydınlanma Çağı’nın şehvet ve şöhretinde onu mevcut halinden daha da aşağılara savurdu, dünyayı sömüren, yakıp yıkan Batı Aklı orada “belhum edâl” olarak mayalandı.
Akıl Mabud Olunca, İnsan da
“Şari” Olur
Batı, akılla yürüdükçe merhale merhale muharref dininden uzaklaştı. Kilise taraftarlarının, uzlaşmacı yaklaşımları Onun dinden kaçışına mani olamadı. Kilisenin taassubundan kurtulan akıl, kendi kilisesini kurdu, münkirler “Şari’”, akıl mabûd oldu. Batı, bir yanlıştan kurtulayım derken bir başka yanlışın içine düştü. Bir anda iki faklı din oluştu: “Akıl Dini/Doğal Din” ve “Tarihi Din/Hristiyanlık”.
Akıl Dinine göre, Tarihi Din yanlışlar mahşeriydi; İnsanın doğasını tahrif etmişti. Akıl Dini onunla hesaplaşarak mazinin intikamını alacaktı.
Tanrı’dan İnsana
Aydınlanma Çağı ile Tanrı merkezli bir dünya görüşünden, insan merkezli bir dünya görüşüne geçiş yaşandı. Batı, sekülerleştikçe, Kilise skolastik müktesebatını terk etti; insanlık özgürleşti; Kötüden iyiye, çirkinden güzele, yanlıştan doğruya doğru yürümenin ancak Kilise’den kurtulunca mümkün olacağını gördü. Lakin bunun bir peygambersiz olmayacağını anladığında elinde ne din kaldı, ne kitab.
Sekülerizmin hakimiyetiyle din, hayatın pek çok noktasından çekilmek zorunda kaldı. Hristiyanlığın çekildiği alanlara sekülerizm tam anlamıyla hakim olamayınca şartlar insanları farklı dinler üretme ya da mevcudu benimsemeye sevk ettti.
Sekülerist Batı’nın Münafıklığı
Ya Da Hristiyan Demokratlar
Batı sekülerleşen dünyada İslam’ın yeniden hakim olacağını görünce, “Din ayrı, devlet ayrı” masalını terketti ve sahneye, “İsa’nın öğrettiği değerler ışığı altında siyaset ürettiğini iddia eden, Hristiyan Demokratları sürdü. Emperyalist emeller Haçlı zihniyetinin yeni truva atı olmaya namzet politikacılar eliyle yürütüldü.